Scoulfly
Uzman Üye
- Katılım
- 20 Aralık 2020
- Mesajlar
- 193
- Tepkime puanı
- 665
- İlgi Alanlarınız
- Grafik Tasarım
- Cinsiyet
-
- Erkek
Türk Coğrafyası
Türklerin tarih sahnesine ilk çıktıkları bölge, yani Türklerin anayurdu üzerinde çeşitli görüşler vardır.
Maddî kültür unsurları, dil hususiyetleri ya da tarihî realite bakımından konuyu değerlendiren bilim adamları, Orta Asya’daki çeşitli kültür çevrelerini Türklerin anayurdu olarak kabul ederler. Bu konudaki ilk çalışmalar Batılı bilim adamları tarafından ortaya konmuştur. Gerçekte XIX. yüzyıl sonlarıyla XX. yüzyıl başlarında başlatılan araştırmalarla, Batılılar kendi tarihinin köklerini aramaya koyulmuş, fakat sonuçta hiç hesaba katmadıkları Türk milletinin kendisine has kültür ve medeniyetleriyle karşı karşıya gelmişlerdir. Ancak yoğun çalışmalarına devam eden Batılı bilim adamları Türklerin tarih sahnesine çıktıkları yer ve zaman hususunda çeşitli teoriler ortaya koymuşlardır. Bunlardan J. Klaproth (1824), J. Von Hammer (1832), W. Scott (1836), M. A. Castren (1856), A. Vambery (1885) ve E. Oberhummer (1912) gibi bilim adamları Altaylar ve çevresini Türklerin anayurdu olarak gösterirken, W. Koppers (1937), W. Radloff (1891), G. J. Ramstedt (1928), L. Ligeti (1940), K. H. Menges (1968) ve Barthold gibi bilim adamları ise Altaylar’ın doğusu ve Kadırgan Dağları’na kadar olan bölgelerde Türk anayurdunu aramışlardır.
J. Strzygowsky (1935), O. Menghin (1937), I. Zichy gibi sanat ve kültür tarihçileri ise Altaylar’dan Urallar’a kadar uzanan sahayı Türklerin anayurdu olarak değerlendirmektedirler. Bu bilimsel çalışmalar dinamik ve hareketli bir kavim olan Türklerin, en eski devirlerden itibaren geniş bir alana yayıldıklarını ve kültürlerini buralara götürdüklerini otaya koymaktadır. Atı ehlileştirerek âdeta onunla bütünleşen Türkler, konar-göçer yaşantılarının sonucu bozkır coğrafyasında egemen olmuşlardır. Bu değerlendirme bizi Türklerin anayurdu Orta Asya bozkırlarıdır sonucuna götürmektedir. Orta Asya’nın sınırları ise doğuda Baykal Gölü’nden batıda Hazar Denizi ve Ural Dağları’na; kuzeyde Sibirya bozkırlarından güneyde ****** Dağları ve Gobi Çölü’ne uzanmaktadır. Bu coğrafyanın, bütün dünya tarafından kabul edilmiş siyasî adı ise Türkistan’dır.
Kaynak:
Baykara, Tuncer; Türk, Türklük Ve Türkler; [IQ Kültür-Sanat-Yayıncılık], İstanbul 2006, s. 496.
Ligeti, Lajos; Tarihî Türk Yurtları, Ed. Ö. Andaç Uğurlu; [Örgün Yayınevi], İstanbul 2008, s. 497.
Orta Asya; Çev. Faruk M. Bingöl, [Ufukötesi Yayıları], İstanbul 2008, s. 272.
Roux, Jean-Paul; Türkler’in Tarihi, Büyük Okyanus’tan Akdeniz’e İki Bin Yıl; Çev. Galip Üstün, [Milliyet Yayınları], İstanbul 1997, s. 259.
Metnin tümüne '' Türk Coğrafyası'' dökümanından ulaşabilirsiniz.
Türklerin tarih sahnesine ilk çıktıkları bölge, yani Türklerin anayurdu üzerinde çeşitli görüşler vardır.
Maddî kültür unsurları, dil hususiyetleri ya da tarihî realite bakımından konuyu değerlendiren bilim adamları, Orta Asya’daki çeşitli kültür çevrelerini Türklerin anayurdu olarak kabul ederler. Bu konudaki ilk çalışmalar Batılı bilim adamları tarafından ortaya konmuştur. Gerçekte XIX. yüzyıl sonlarıyla XX. yüzyıl başlarında başlatılan araştırmalarla, Batılılar kendi tarihinin köklerini aramaya koyulmuş, fakat sonuçta hiç hesaba katmadıkları Türk milletinin kendisine has kültür ve medeniyetleriyle karşı karşıya gelmişlerdir. Ancak yoğun çalışmalarına devam eden Batılı bilim adamları Türklerin tarih sahnesine çıktıkları yer ve zaman hususunda çeşitli teoriler ortaya koymuşlardır. Bunlardan J. Klaproth (1824), J. Von Hammer (1832), W. Scott (1836), M. A. Castren (1856), A. Vambery (1885) ve E. Oberhummer (1912) gibi bilim adamları Altaylar ve çevresini Türklerin anayurdu olarak gösterirken, W. Koppers (1937), W. Radloff (1891), G. J. Ramstedt (1928), L. Ligeti (1940), K. H. Menges (1968) ve Barthold gibi bilim adamları ise Altaylar’ın doğusu ve Kadırgan Dağları’na kadar olan bölgelerde Türk anayurdunu aramışlardır.
J. Strzygowsky (1935), O. Menghin (1937), I. Zichy gibi sanat ve kültür tarihçileri ise Altaylar’dan Urallar’a kadar uzanan sahayı Türklerin anayurdu olarak değerlendirmektedirler. Bu bilimsel çalışmalar dinamik ve hareketli bir kavim olan Türklerin, en eski devirlerden itibaren geniş bir alana yayıldıklarını ve kültürlerini buralara götürdüklerini otaya koymaktadır. Atı ehlileştirerek âdeta onunla bütünleşen Türkler, konar-göçer yaşantılarının sonucu bozkır coğrafyasında egemen olmuşlardır. Bu değerlendirme bizi Türklerin anayurdu Orta Asya bozkırlarıdır sonucuna götürmektedir. Orta Asya’nın sınırları ise doğuda Baykal Gölü’nden batıda Hazar Denizi ve Ural Dağları’na; kuzeyde Sibirya bozkırlarından güneyde ****** Dağları ve Gobi Çölü’ne uzanmaktadır. Bu coğrafyanın, bütün dünya tarafından kabul edilmiş siyasî adı ise Türkistan’dır.
Kaynak:
Baykara, Tuncer; Türk, Türklük Ve Türkler; [IQ Kültür-Sanat-Yayıncılık], İstanbul 2006, s. 496.
Ligeti, Lajos; Tarihî Türk Yurtları, Ed. Ö. Andaç Uğurlu; [Örgün Yayınevi], İstanbul 2008, s. 497.
Orta Asya; Çev. Faruk M. Bingöl, [Ufukötesi Yayıları], İstanbul 2008, s. 272.
Roux, Jean-Paul; Türkler’in Tarihi, Büyük Okyanus’tan Akdeniz’e İki Bin Yıl; Çev. Galip Üstün, [Milliyet Yayınları], İstanbul 1997, s. 259.
Metnin tümüne '' Türk Coğrafyası'' dökümanından ulaşabilirsiniz.