Scoulfly
Uzman Üye
- Katılım
- 20 Aralık 2020
- Mesajlar
- 193
- Tepkime puanı
- 658
- İlgi Alanlarınız
- Grafik Tasarım
- Cinsiyet
-
- Erkek
Türklerin tarihine şöyle bir baktığımızda, onların pek yerlerinde sabit durmadıkları ve değişik coğrafyalarda hayat sürdükleri kolayca anlaşılır. Bununla birlikte, tarihteki hiçbir kavim sebepsiz yere vatanından ayrılmaz ve oturduğu toprakları bırakarak, başka ülkelere gitmez. Araştırmacıların belirttiğine göre, büyük çaplı yurt değiştirmelerin olması için olağanüstü şartların doğması gerekir. Bu yüzden Türk göçlerini incelediğimizde, genellikle açlık ve kuraklık gibi tabiî felaketlerin yanısıra, kendi aralarında ve komşu kavimlerle olan savaşlar, onları vatanlarından ayrılmaya zorlamıştır. Mesela doğudan batıya doğru olan göçlerin başlıca sebeplerinden birisi, sürekli vukua gelen kavgalardır. Türklerin Çinliler, Mogollar ve diğer bazı halklarla yapmış oldukları mücadelelerin bir kısmı kötü sonuçlanınca, onlar da zaman zaman toplu göçlere baş-vuruyorlardı. Ama bu yer değiştirmeler sanıldığı gibi gelişi güzel değil, umumiyetle batı istikametinde ve belirli güzergâhlardan oluyordu.
Ülke topraklarının kalabalıklaşan nüfusu besleyememesi, temel ekonomisi hayvancılığa dayalı bir toplumun sürüleri için gerekli, otu ve suyu bol arazilerin savaş pahasına aranması, ayrıca çevrede nüfus bakımından az olan bölgelere kayma, bu göçlerin temelini teşkil etmekle birlikte, Türk fütuhat anlayışının gereği olarak yurt değiştirmelere de rastlanıyordu. Bunu en güzel şekilde “güneşin doğduğu yerden battığı topraklara kadar Türk adaletini hâkim kılma” veya diğer bir deyişle “Kızıl Elma” ülküsüyle birleştirebiliriz. Bunu eski Türk inanç sistemiyle de özdeşleştirenler vardır. Tarihin derinliklerinden beridir ******’ya bağlı bulunan Türkler, O’nun seçkin bir kavmi olduklarına ve ****** tarafından korunduklarına inanıyorlar, Türk hakanları Allah’ın dünya hâkimiyetini kurmakla kendilerini görevlendirdiklerini düşünüyorlardı. Ayrıca, Türklerin geninde bulunan bilinmeyen ufuklara doğru açılma, dünyayı yönetme, aralıksız ölüm-kalım savaşı içinde yaşama, her muvaffakiyetten sonra alınan haz gibi etkenleri de göz önünde bulundurmak lazımdır.
KONUNUN DEVAMI İÇİN OKUNMASI GEREKEN KAYNAK
Prof.Dr. Saadettin Yağmur Gömeç, Türk Kültürünün Ana Hatları, 4. Baskı, Ankara 2018
Ülke topraklarının kalabalıklaşan nüfusu besleyememesi, temel ekonomisi hayvancılığa dayalı bir toplumun sürüleri için gerekli, otu ve suyu bol arazilerin savaş pahasına aranması, ayrıca çevrede nüfus bakımından az olan bölgelere kayma, bu göçlerin temelini teşkil etmekle birlikte, Türk fütuhat anlayışının gereği olarak yurt değiştirmelere de rastlanıyordu. Bunu en güzel şekilde “güneşin doğduğu yerden battığı topraklara kadar Türk adaletini hâkim kılma” veya diğer bir deyişle “Kızıl Elma” ülküsüyle birleştirebiliriz. Bunu eski Türk inanç sistemiyle de özdeşleştirenler vardır. Tarihin derinliklerinden beridir ******’ya bağlı bulunan Türkler, O’nun seçkin bir kavmi olduklarına ve ****** tarafından korunduklarına inanıyorlar, Türk hakanları Allah’ın dünya hâkimiyetini kurmakla kendilerini görevlendirdiklerini düşünüyorlardı. Ayrıca, Türklerin geninde bulunan bilinmeyen ufuklara doğru açılma, dünyayı yönetme, aralıksız ölüm-kalım savaşı içinde yaşama, her muvaffakiyetten sonra alınan haz gibi etkenleri de göz önünde bulundurmak lazımdır.
KONUNUN DEVAMI İÇİN OKUNMASI GEREKEN KAYNAK
Prof.Dr. Saadettin Yağmur Gömeç, Türk Kültürünün Ana Hatları, 4. Baskı, Ankara 2018